Çözüm adı altında Türk milletinin bin yıllık kardeşliğine, birlik ve beraberliğine kurulan tuzak tekrar sahnede. Şehir şehir gezip PKK’yı anlattıran şer odakları bugün Millet İttifakı içinde yer alan partilerin söylemlerinde, parti programlarında bu ihaneti yeniden kurtuluş reçetesi gibi sunuyor.

Bu millet çözüm adı altında dayatılan Türkiye’nin çözülme senaryolarını hendeklerde gördü. Çözümün açtığı hendeklerde yüzlerce şehidimizin kanı var hala.

Bugün gelinen noktada terörle amansız bir şekilde mücadele edilmekte. Ülke içinde ve sınırlarımızın ötesinde kararlı bir mücadele hayata geçirilmişken, terörün beli kırılırken yeniden gazetelerde, ekranlar ve siyasi partilerin seçim beyannamelerinde çözüm seslerinin yükselmesi PKK’ya can simidi uzatmaktan başka ne anlama gelmektedir.

PKK’yı muhatap, meşru taraf görüp Doğu ve Güneydoğu insanımızı, Türk Milletinin hassasiyetlerini yok sayan bu anlayışın Türkiye’ye kaostan, kan ve gözyaşından başka getirdiği ne oldu?

PKK/HDP’nin Hayalini Gerçekleştirme Sevdası

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu geçtiğimiz gün partisinin seçim beyannamesini açıkladı. Beyannamenin Kamu Yönetimi Reformu başlığına baktığımızda; "Kamu yerel birimlerinin idari ve mali özerkliklerini sağlayacağız" ifadesi yer aldı.

Kandile selam çakan CHP "özerklik" vadetmekle kalmamış, bazı bakanlıkların taşra kuruluşlarının da yerel yönetimlere devredileceğini ve yerel yönetimlerin aldığı kararlara merkezi yönetimin müdahalesini önlemek için yasal düzenlemeler de yapılacağını vurgulamış.

Yerel yönetimler çıkışı federatif-özerk sisteme gidişin bir adımı değil de nedir?

CHP’nin seçim beyannamesinde "özerklik" maddesiyle yerel yönetimlere adeta sınırsız yetkiler vadediyor. Perde arkasında tam olarak vadedilen şu: Vergiyi belediyeler toplayacak, madenleri belediyeler işletecek, polis gücü belediyelerin kontrolünde olacak. Tüm okullar belediyelerin olacak, müfredatı da onlar belirleyecek…

CHP’nin seçim beyannamesinde sunduklarını Diyarbakır Belediye Başkanı Gülten Kışanak somut taleplerle onlarca kez dile getirmişti.

Hatırlarsanız Kışanak Türk Milletinin gözlerinin içine bakarak "Petrolden pay istiyoruz" demişti. Anlaşılan o ki Sayın Kılıçdaroğlu bu beyanname ile adeta PKK/HDP'nin rüyasını gerçekleştirmeye çalışıyor.
 

Anayasada mevcut olan “Türk Vatandaşlığı” yerine “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı” öneriliyor. Atatürk’ün partisi ne zamandır Türklükten rahatsızlık duymaya başlamış?

“Anadilin öğrenimi hakkından tüm yurttaşlarımızın yararlanabilmesi için gerekli yasal ve kurumsal altyapıyı kuracağız.” İfadesini seçim beyannamesine koyan CHP, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında belirtilen “Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve Devrimcidir. Devlet dili Türkçedir. Başkent Ankara’dır. (Madde 2-)” maddesinden rahatsız mı olmuştur?

Yine beyannameye baktığımızda “Toplumsal Barış ve Kürt Sorunu” başlığı altında “Kürt Sorununa EŞİT YURTTAŞLIK Temelinde Çözüm” alt başlığı var. Eşit yurttaşlıkla neye ve kime hizmet etmekteler? PKK/HDP’nin dilinden düşürmediği bu söylemin neyi ifade ettiğini Türk milleti elbette biliyor.

İttifakın bir diğer ortağı İP, parti programında İç Güvenlik başlığında  “DOĞU-GÜNEYDOĞU SORUNU” alt başlığıyla ve İP Genel başkanı HDP'nin cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş "Serbest kalmalı" çıkışıyla çözüm bloğunda ben de varım diyor.

Alman heyetle görüşen İP Genel Başkanı “Halk Kürt sorununu bizim çözeceğimize samimiyetle inanıyor” ifadesiyle de konuyu nasıl bir bakış açısıyla ele aldığını özetler niteliktedir.

İttifakın küçük ortaklarından Temel Reis de Selahattin çıksın diyerek çözüm bloğunda yerini alıyor.

PKK/YPG terörünün belini kırmak, Türkiye’nin sınırları dibinde güvenliği sağlamak için Afrin’e yönelik Zeytin Dalı operasyonu başlatıldığında batıyla birlikte bu blok da Afrin’de bizim ne işimiz var, girmeyelim şeklinde ortak söylemde bulunmuşlardı.

MHP KÜRT DÜŞMANI DEĞİLDİR

Hatırlarsanız geçtiğimiz gün MHP Lideri Devlet Bahçeli :” MHP'yi Kürt düşmanı göstermek, Kürt kökenli kardeşlerimi MHP'ye karşı kışkırtıp bozgunculuğa ve vurgunculuğa heves etmek tek kelimeyle şerefsizliktir. Aynı zamanda vatana, bayrağa, millet ve bin yıllık birikim ve kaynaşmaya çok ağır bir ihanettir. Sinsi ve şuurlu siyasi Kürtçülük yapanlar PKK'nın değirmenine su taşıyan rezillerdir. Kürt kökenli kardeşlerim MHP'ye karşı falan değillerdir. Karşı olanlar PKK'lılardır, PYD/YPG sevdalılarıdır. Kürt terörist olmaz, teröriste Kürt denmez, denemez.” Şeklinde bir açıklama yapmıştı. MHP üzerinden Türkiye’ye kurulan tuzağa en güzel cevap bu olsa gerek.

Çözüm ihanetinin sözcüsü çukur bloğunun arsız kalemleri tartışma programlarında ve gazete köşelerinde Türkiye’nin terörle olan mücadelesini sekteye uğratmak, PKK’ya can suyu vermek ve yeniden Türkiye’yi çözüm ihaneti-çukur siyaseti zeminine çekmek için var gücüyle çalışmaktadır.

Son Söz

Geçmişte çözüm adı altında yürütülen “Çukur” siyaseti göstermiştir ki Türkiye’nin “TERÖR SORUNU” vardır.

Türkçeden başka bir dilde, anadilde eğitim yapılmasını istemek bin yıllık kardeşliğimize dinamit koymak, fitne tohumlarını ekmektir.

Yunus Emre'nin sözlerine kulak verelim, “Bölüşürsek Çok, Bölünürsek Yok Oluruz.

Ayrılıkta azap, birlikte rahmet vardır, unutmayınız başka Türkiye yok..

Ne Mutlu Türküm Diyene!

En içten saygılarımla,

Ali YETGİN     

Türkolog

alibugrayetgin@gmail.com

31.05.2018

ORTADOĞU GAZETESİ