Öncelikle 31 Mart mahalli idareler seçiminde başarılı olan Demokratik Türkiye’nin yeni kadrolarına insana hizmet davasında başarılar diler: “Halka hizmet Hakk’a hizmettir” şuuruyla bu millete yediden yetmişe hizmeti şiar edinmiş, mutlu insanlar ve yaşanabilir şehirler üreten , insanımızı hakettiği saygın şehircilikle buluşturan çalışmaları hayata geçirmelerini ümit ederim.

Son günlerin en hazin tartışmalarından biri hiç şüphesiz müslüman-terörist yaftasını dünyada bir genel kabul altına sokmak isteyen batı toplumunun ikiyüzlü siyasetçilerinin ve sözde düşünürlerinin içlerinde yüzyıllardır bir ateş koru gibi taşıdığı islamofobi’nin bitmeyen gündemiydi.

Dünyada son asır için konuşursak 170 milyon insan katliama uğrayarak hayatlarını kaybetmiştir. Bu sayının 110 milyonu komünist siyaset güden ülkelerin yaşattığı kayıplardır ve ne yazık ki bu sayının 60 milyonu Türk soylu kardeşlerimizin kayıplarıdır.

Hakikat o ki mesele Türk ve Müslüman olunca insan hak ve hukuku boş bir söz oluyor aynen 5 Ekim 1938 tarihinde Stalin Sovyetleri tarafından kurşuna dizilerek öldürülen ünlü Özbek bağımsızlık şairi Çolpan’ın da dediği gibi;

Bu imiş; bilgi- fen, hüner asrı

Bu imiş; yükselen beşer asrı

Hadisat öyle gösterdi ki; bu asır

Yalnız; şer, şer ve şer asrı

Ben sadece sizlere son asırda var olan sayısız insan hakkı ihlallerinden -ki bunların çoğu Türk ve Müslüman toplumlara karşı gerçekleşmiştir- bazılarını hatırlatacak ve takdiri içinde zerre vicdan duygusu taşıyan her bir dünya insanına bırakacağım.

Bu arada ülkesindeki terörist saldırıya karşı ortaya koyduğu insani tavır nedeniyle Yeni Zelanda başbakanı Sn Jacinda Ardern’e vicdanında taşıdığı insan için günümüzün vicdan elçileri olarak teşekkür ediyoruz.

Ben de samimi bir inanan olarak satırlarımı başta Osmanlı medeniyeti’nin -ki batı dünyası o dönemi bir işgal ve zulüm dönemi olarak kabul eder- insan olana sınırsızca sunduğu ikbal altyapısını tartışarak ve anlatarak geçirmeden son bir asırda medeni! Batılı toplumlarının(AB, Evanjelist Amerika, Siyonist İsrail, Rusya ve diğerleri) dünyayı daha yaşanabilir bir hale getirmek için bizzat kendi siyasetlerinin veya çeşitli ülkelerde iktidara kendilerinin taşıdığı düşünce ortaklarının terörist olarak gördüğü Müslüman ahaliye karşı yaptığı bazı demokratik! açılımlara değineceğim.

İçim kan ağlayarak !..

Yıl 1821 Mora’da Yunanistan’ın tekrar doğuşuna gidecek yolda ilk katliam Türklere karşı yapıldı ve 25.000 Türk sivil hunharca katledildi. Başrolde batılı elçiler ve yunan din adamları! vardı.

Yıl 1897 Girit’te yaşayan 200.000 Türk nüfusu yaşanan isyan, toplu katliamlar ve Girit’in özerkliği sonrası 30.000 lere kadar düşürüldü.

Yıl 1912-1913 Balkan toplumlarını özgür! kılacak imha harekatlarının sivil kayıpları 650.000 civarıdır. Bu tam anlamıyla bir Türk ve Osmanlı tebaası soykırımı olmuştur.

Yıl 1944 Kırım tatarlarının büyük sürgününde ölen sadece sivil sayısı 110.000 i buluyordu.

Yıl 1948 den bu güne Filistinli on binlerce insan işgal edilen topraklarının kurtarılması mücadelesinde Siyonist İsrail rejimi ile ona sonsuz destek veren Evanjelist (Hristiyan görünümlü Yahudi dönmeler) ABD ve İngilizler tarafından acımasızca katledildiler.

Yıl 1980 Afganistan’da Rus işgali ve 2001 ABD işgalinde de reçete kabarık, milyona varan insan hayatını kaybetti. Ne için? gerekçe malum zahire değil arka plana odaklanmak lazım.

Yıl 1992 Avrupa’nın göbeğinde Bosna’da başlayan ve 3 yıl süren sürek avının sonuçları 200.000 den fazla masum Müslümanın canı oldu.

Yıl 1994 Ruanda’da başlatılan soykırım harekatının kurbanları bu sefer akraba iki aşiretti ama oyun ve sonuçları aynı 800.000 den fazla masumun kanı…

Yıl 2000 ler İnsanlık çağının milenyumu, gözümüzden ve gönlümüzden uzak bir diyarda Arakan’da sadece Müslüman bir azınlık olduğu için binlerce evladı katledilen mazlum bir halk Rohingya Müslümanları. Onların da tek günahı bu dünyaya Müslüman olarak gözlerini açmaktı.

Yıl 2001 Irak işgali…

Faturasını bir milyondan fazla çocuk, yaşlı, kadın masum müslümanın canıyla ödediği bir demokratikleştirme ve özgürleştirme operasyonu! Faili belli Hristiyan batı ve yeni romanın kralı ABD.

Tabii buna Maocu Komünist Çin’in katlettiği on milyonlarca Uygur Türkü’nün kayıplarını,

Yine yeni yüzyılda öldürdükleri masumların dökülen kanlarının izleri ellerinde kalmasın diye gizli istihbarat servislerine kurdurdukları taşeronları olan terör örgütleri üzerinden katlettikleri binlerin hesabını burada verebilmekten acizim.

Öyle ya Irak ve Suriye de yıllardır Müslümanları katleden terör örgütü de Müslüman! ya, Afganistan’da çoluk çocuk demeden canlara kıyan diğer bir terör örgütü de.

Hülasa bugün gelinen noktada Yeni Zelanda’da yaşanan vakıanın bize anlattığı bir şey var ki günümüzün küresel güç lobileri kapı arkasındaki toplantılarında bugünün dünya düzeninde Müslüman ve Türk olana yaşam hakkı tanımak istemiyor.

Bizi üzen şey ise bu şartları görüp te halen bu ülkede, batıda yaşanan islamofobi’nin kaynak kodlarını yeni dünya düzeni diye insanlığa yutturulan ve sponsoru kendi doymaz şirket ve işadamları, silahı ise kana susamış orduları ve gizli servisleri olan batıda değil de Müslümanların kendisinde arayan siyaset ve fikir adamlarının çıkabilmesidir.

Ne diyelim çekecek bir cezamız var çekiyoruz diyelim

Ama bir şeyi her daim ağzımızdan düşürmeyelim eğer hakikaten inanıyorsak;

“Zalimler için yaşasın cehennem.”

Saygılarımla..