Okul hazırlıklarının son derece hızla sürdüğü bu zamanda yazılarım da haliyle gecikebiliyor. Bu nedenle yazılarımı sabırla bekleyen dostlarımıza teşekkürü bir borç biliyorum.

Öyle dinamik bir ülkede yaşıyoruz ki bir gündem hakkında iki iş günü üst üste bahsetmek zor bir zanaat haline geliyor.

Bir sabah kalkıyoruz orman yangınlarıyla mücadele halindeyiz ertesi gün kendimizi Kaz dağlarının eteklerinde buluyoruz gün bitmeden Doğu Akdeniz hareketleniyor sabah ise kanımızı donduran cinayet haberine uyanıyoruz.

Ne oluyor bize arkadaş ne oldu da milyonlarca masum mülteciye  kucak açan, insanı yaşatmak için elliden fazla mazlum ülkeye müthiş yardım ve sübvansiyonlar yapan bu necip millet kendisi ile imtihan olur hale geldi. Vicdanın, ahlakın, etik kuralların yanına yaklaşamadığı durumlarla baş başa kaldı.  

Nasıl oldu da 1000 yıldır yeryüzüne ilim ve hikmet dağıtan koskoca kurumları, hocaları, düşünürleri, aktivistleri, sanatkarları, liderleri, koca koca imparatorluk ve devletleri üreten bir insani değer sistemi ve bir millet ruhu kendini dahi tanıyamaz hale geldi.
İnsan-ı Kamil’e ulaşmada fıtrat ve inanç akidesi ne kadar kıymetli ise “insan” yetiştirmede en kıymetli akide de eğitimdir. Ne yazık ki son yüzyılda yaşanan tecrübeler mevcut eğitim felsefesinin sadece bilgiye ulaşan ama içindeki insanı ve değerlerini kaybeden kuşaklar yetiştirdiğine şahit tutuyor bizleri.

Sadece şu önümüzden geçen birkaç haftalık sürede yaşanılanlar bile yanlış bir eğitim formasyonuna sahip olduğumuzu ve eğitimi okullarımızın dışına taşıramadığımızı gösteriyor bizlere sokakta, çarşıda, işyerinde, evde ve yollarda ve hemen hemen her yerde yaşanan akla zarar hadiselerden.

Gördüğüm bir şey var ki en ortak meselelerimizde dahi tek çıkardığımız sonuç toplumsal kutuplaşmaları artırmak ve hamasi söylemleri hakaret ve suçlama yoluyla diğer tarafa paslamaktan ibaret.

Neler mi olmadı son günlerde bir hatırlayalım isterseniz;

-İzmir’de başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir tarafında çoğu kasıt yollu çıkan yangınlara toplum olarak tepki vermek ve bir leğen suda kendimiz dökmek yerine kahraman orman emekçilerini ve işini yapan mühendisleri linç etmeye çalışıp hain ilan ettik mesela.

-Canım Aydos ormanlarını moloz ve çöp istasyonuna çeviren sahtekar ve çevre düşmanlarına işlerini daha kolay yapsınlar diye tahliye ve giriş yolları açtık.
-Kaz dağları elden gidiyor mavraları atıp Kaz dağlarının eteklerini dolduran ve plajlarını işgal eden villa ve apartmanların yıllardır yapılmasına seyirci kaldık.
-Kadınların onuru çiğnenemez sloganları arasında Emine ablamızı da çocuğunun yanında kör kütük bir cahilin kurbanı olmasını olaya birinci derece görgü tanığı olan yanındaki eğitilmiş! İnsanların da  desteği ile  kime hizmet ettiği malum medya kanallarının da sponsorluğu sayesinde yediden yetmişe  tüm Türkiye’ye canlı yayın yaparak duyurduk mesela.

-Üç tane ağaç için memleketi ateşe verirken orfoz balıklarının dünyada nadir yaşam alanlarından biri olan güzelim Gündoğan körfezinin enfes falez alanlarını o yaratılış harikası balıkların başına yıktık yine.

-Marmaris, Muğla ve Antalya başta olmak üzere bayram tatiline gitme ayağına tonlarca çöpü, pisliği o göz alıcı beldelerin zümrüt yeşili ormanlarına, masmavi ve berrak plaj satıhlarına kuru kalem çalışma gibi yayıp defolup evlerimize geri döndük yine. Tabi ki eve dönüş güzergahımızda rezil ettiğimiz yol ve otobanlarımızı unutmayalım.

-Sadece koca şiddetinden kaçtığı ve baba evine sığındığı için Diyarbakırlı bacımızın baba evini tarayıp köyde hırsızlık olduğunu zannedip kapıya çıkan yan komşularıyla beraber öldüren vicdan ve eğitim fukarası bir kocanın! cinnetini izledik dehşetle.

-Ülke güvenliği’ne kasıt olduğu düşüncesiyle belediye başkanlarını görevden alan,
 daha ekonomik, operasyonel ve güvenli olduğu için THK nın kazıklı hurda uçakların yerine helikopter kararı veren bakanların, Atatürk’ün portresini Van Belediyesi makamında yanlış asıldığını görüp teamüller gereği doğru olan yere  Türk bayrağının yanına asan Bürokratın sosyal linçe uğratıldığını gördük devlet meselelerinden zerre kadar anlamayan eğitilmiş!.. insanların dilinden.

-30 Ağustos’ta milli gün olması dolayısıyla belediyelerin vatandaşa sağladığı ulaşım hizmetlerini o gün için uygun görmeyen bürokratlara şahit olduk.

Ne diyeyim ve nasıl diyeyim bilmiyorum ama bu ülkenin Rus füzelerinin etki alanı, F35 lere ne olacak, Faizler iner mi meselelerinin çok ötesinde önünde çığ gibi duran bir meseleye insan yetiştirme ve eğitme meselesine artık çok daha hızlı bir şekilde eğilmesi gerekiyor. Şunu çok net söylüyorum ki bu ülkenin başına bir felaket gelecekse bu kıtalar ötesi güçlerden çok kendi yetiştirdiği daha doğrusu ve ne yazık ki yetiştiremediği insanlardan gelecektir bu net.

Çok hızlı reformlarla çocuklarımıza zorla Matematik fen öğretmeyi bir kenara bırakıp öğrenci merkezli bir eğitim anlayışını hayata geçirmemiz gerekiyor. Bu hiç kuşkusuz bizi biz yapan değerlerimizin eğitiminden geçiyor. Diğer tarafta da çocuğu iyi etüd edip yeteneklerini keşfedip o yönde çocuklarımızı yönlendireceğimiz atılımlardan geçiyor. Bunun için klasik müfredat anlayışlarından vazgeçip Türk işi bir eğitim tanımına dönmek zorundayız.

Aksi takdirde dindar olacağım diye milli değerlerinden uzaklaşan, Milli olacağım diye faşizan bir yaklaşımla karşı tarafı reddeden, Matematik bilen ama ameliyata girip organ kaçakçılığına hizmet eden, Özgür olacağını zannedip herkesi ötekileştiren ve karşıdaki muhatabının özgürlüğünü kısıtlamaya çalışan, Eğitimli olduğunu zannedip hayatı tüketen, Erdemli davrandığını zannedip hırslarına ve haram kazanç beklentilerine kurban olan bir insani felaketi el birliğiyle üreteceğiz korkusundayım.
İnsanın en temel hakkı olan yaşam hakkının bile sözüm ona geleneklerin esaretinde değerlendirmeye alındığı ve hayatı eşit paylaşması gereken bireylerin varlıklarının örselendiği bir düzende daha açık söylersek Annenin ötekileştirildiği bir düzende sağlıklı ve eğitimli insan yetiştirmek hayaldir.

Bir şeyi hatırlatmadan geçemeyeceğim;

Uluslararası bir araştırma sonucuna göre erken öğrenme döneminde Anne varlığı gölgesinde yetişen çocukların çok daha başarılı ve vicdan sahibi yetiştiği ifade ediliyor. Ancak bu eğitimli ve onurları korunan güçlü anneler için geçerli. 

Meclisi ve Milletin vekillerini milletin meselelerine başta kadınlarımızın sorunları, eğitim ve yolsuzluklar olmak üzere hızlı ve kalıcı çözümler getirmek için acil göreve çağırıyorum.

Selam ve saygılarımla..