Uzun zamandır gelmesini dört gözle bekler gibi olduğumuz koronavirüs kapımıza dayandı
dayanmasına ama bugünlerde önlemlerden çok daha öne çıkan mesele her kriz döneminde krizlerin
önüne geçen ve ahlaki çöküşümüzü gözümüze sokan fırsatçılık meselesi oldu.
Etik kuralları, Ticari ahlakı, vicdanı hiçe sayan dürüstlük ve doğruluk gibi erdemlerden uzak bu
davranış şekli bana 1999 büyük Marmara depreminde binlerce canımızı toprağa verdiğimiz o kritik
günlerde millet olarak canhıraş bir şekilde mağdurların imdadına koşarken, boş ve yıkık evleri, içinde
malları duran dükkanları talan etmeye kalkan, ölü bedenlerin ellerini kesip ziynetlerini çalmaya
dadanan namussuzların tutumlarını hatırlattı. Aslına bakarsanız bu halimiz toplum namında her türlü
felaketten daha ziyade başımıza sorun değil midir dostlar.
Hele bu boş vermişliğimiz her türlü değerin üzerinde tuttuğumuz ve günlük hayatımızı
şekillendirmeye çalıştığımız inanç akidelerimizle nasıl örtüşebilir.
İnançlar insanları yalandan, ahlak yoksunu davranmaktan, ölçü ve tartıya riayet etmemekten, dürüst
olmamaktan dolayı kınamıyorlar mı?
Ya da yüce yaratan (c.c) bu tutumları ” ahsen-i takvim “ olarak nitelediği kamil insana ulaşılması
namına insana vaaz ederek ve insanı tövbe, dua ve ibadet ile temizleyerek engellemeye çalışmıyor
mu?
Bu çerçeveden baktığımızda insanlığın kriz dönemlerinde yaşanılan bu tecrübeler insan denen mahluk
için ürettiğimiz her türlü eğitim sisteminin dahi insanı nefsinden uzaklaştıramayışının bir çaresizliği
değil midir dostlar.
Bugün dünya insanlığı bir uçuruma doğru hızla yuvarlanmaktadır ve biz ahir zaman diye tabir edilen
dönemleri çok çarpıcı örnekleriyle yaşıyoruz.
Tabiki konu taze olduğu için biz örneği fırsatçılık üzerinden şekillendirdik ama içimizi acıtan binlerce
yaşanmışlığımız da insanoğlu’nun büyük bir erdemsizlik ve ahlak felaketine sürüklendiğini bize hali
hazırda hatırlatıyor:
Sokak ortasında işlenen kadın cinayetlerinden, sadece bir dine veya inanç akımına mensup olduğu
için katledilen toplumlara, Ameliyat adı altında organları çalınan insan hikayelerinden tutun, sırf
maddi kaygılar yüzünden yok edilen çevremize, inşaatlarını yarıda bırakıp kaçan ve toplumu mağdur
adı müteahhit konan ticaret simsarlarından, ete, tavuğa, kaşara, kıymaya tağşiş yapan gıda
teröristlerine, yaya geçidinde yayanın üzerine araç süren sürücüsünden, milletin gözünün içine baka
baka yalan söyleyen siyasetçisine, bir damla petrolü bir damla kandan kıymetli görüp her bahaneyle
mazlum milletlerin ırzına geçen katil devletler ve hissedarları olan sermaye sahiplerinden, Cami
çinilerini çalan hırsızın hikayesine her ama her olay zor bir imtihandan geçtiğimizin delaletidir.
Bu imtihanları aşmanın en önemli gerekçelerinden birinin de çekirdek ailede uygulanması gereken
vicdan, ahlak ve vatandaşlık eğitimi olduğunu da unutmamalıyız keza ağaç yaş iken eğiliyor. Tabi ki
her şeyden önce bizler iyi bir anne-baba rolü ortaya koymalıyız ki çocuklar sahih şartlarda bu eğitimi
alabilsinler.
Bu arada kovid-19 virüsü ile ilgili işi en başından beri çok önemseyip devletin tüm organlarını
harekete geçiren yetkililerimize ve başta bu aralar mesaisi hiç dinmeyen Sağlık bakanımıza teşekkürü
bir borç biliyorum. Bu süreci önemseyip geç kalan ülkelerin durumları hiç iç açıcı değil ve bence Çin ve
İran için atılan sınır kararlarının Avrupa ülkeleri içinde uygulanma zamanı geldi. Milli Eğitim

bakanımızın ara tatilin öne çekilmesi ve uzaktan eğitim için attığı adımları da bir baba ve bir eğitimci
olarak çok yerinde bulduğumu ifade etmeliyim.
Son sözüm vatandaşlarımıza;
Bugün yaşanılan ağır fırsatçılık furyasının bir ayağında bizim olduğumuzu ve kaygılarımızın
pompaladığı stokçuluk tavrımızın da fırsatçılara kullanacakları geniş alanlar açtığını unutmayalım.
Neye ihtiyacımız varsa o kadarını alalım ve bugünün de diğer günler gibi sıradan bir gün olduğunu
unutmayalım.
İnsan onurunun çiğnenmediği, insanın haklarına riayet edilen, kendi nesliyle barışık ve paraya ve
ihtiraslarına değil yaratıcıya boyun eğen bir nesil üretmek dileğiyle,
Sağlıkla kalınız…