Büyüklerimiz her zaman insanların isimlerinin anlam kattıkları kaderleriyle büyüdüklerini söylerler. Bu
nedenle ebeveynlerimiz, çocuğa güzel ve anlamlı bir isim takmanın yolunu evin en büyüğünün
isminde veya kutsal kitaplarda geçen kelimelerin sihrinde aramışlardır.
Bazen de kutsallık atfettikleri kelimelerin kurbanı olmuşlar, anlamlı olmayan kelimeleri çocuklarına
isim olarak vermişlerdir.
Şurası bir gerçek ki isimler ile sahipleri arasında çok yoğun bir metafizik etki ve anlamlı bir duygu
birlikteliği vardır. Bunu kendimin de tecrübe ettiğimi söyleyebilirim. Aksi takdirde dört erkek
kardeşten sonra dede isminin konulduğu ve dedesine hem ruhen hem fiziken benzeyen tek erkek
çocuğun beşinci sırada olması kanaatimce tesadüfi olamazdı.
Peygamberimiz( S.A.V)’de Ebu’d Derda (R.A)’dan aktarılan ve çok bilinen bir hadis-i şerifinde:
"Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağırılacaksınız öyleyse isimlerinizi güzel
yapın" şeklinde bizleri öğütler.
Aynı insanlar gibi şehirlerin de bir kaderi ve onlarla beraber yaşayan kutlu isimleri vardır. Bu dünyanın
her memleketi içinde bu durum böyledir. Ben sizlere güzel Anadolumuzu varlık sebebi kılan
müstahkem kalelerimiz, serhat şehirlerimizin bazılarının isim köklerinin nasıl bugünlere geldiği
konusunda bazı örnekler vermek isterim;
Bizansın son sezarlarından Etienne’ nin bir değerlendirmesine göre Uranus’un oğulları Adanos ve
Saros, Tarsus ile savaşarak bu bölgeleri ele geçirmişler. Adanos kente adını Adana olarak , kardeşi
Saros ise Adana’dan geçen ırmağa adını Seyhan olarak vermiştir.
Bir diğer isim hikâyesinde eski adı “Akroenos” olan Afyon Selçuklular tarafından ele geçirildiğinde
şehre kuşatma anlamına gelen “Hisar” ve acı ile alındığı için “Kara” kelimeleri birleştirilerek Karahisar
adı verilmiş bölgede o dönem yoğun yetiştirilen afyondan dolayı da şehir Afyonkarahisar adını
almıştır.
Aksaray şehrimizin isim hikâyesinde de bir Selçuklu sultanı başrolde görünür. Büyük sultan İzzettin
Kılıçarslan Aksaray’ı Bizans’tan fethederken şehirde büyük bir imar faaliyetine başlar ve şehre birçok
cami, kümbet, medrese, su yolları, aşevleri kazandırmanın yanında bir de beyaz renkli bir saray
yaptırır. Şehrin ismi de bu beyaz renge atfen Aksaray adını almıştır.
Memleketimizin incisi turizm şehrimiz Antalya ise M.Ö 2.yy’ da Bergama kralı 2.Attalos tarafından
kurulmuş ve ismini de kurucusundan alarak “Attaleia” adıyla anılmıştır. İsim sonraları dönüşüm
geçirerek önce Adalia sonraları Antalia ve Osmanlı dönemiyle beraber Antalya adını almıştır.
Bugünkü Yunanistan’ın güneydoğusunda ve Mora yarımadasında bulunan eski Yunan şehir
devletlerinden olan Argoslar tarafından kurulan Aydın ise ismini Anadolu Türk beylerinden Aydınoğlu
Mehmet Bey’in ocağından alır. Aydın ismi ise Mehmet Bey’in babasından tevatür eder.
Elazığ’ın hikâyesi ise 1800’lere dayanır. Tarihi Harput şehrinin mezrası olan Bugünkü Elazığ’ın eski
merkezi o dönemin padişahı olan Sultan Abdulaziz’ in onuruna “Mamuretülaziz” olarak adlandırılır.
Bu isim ise yerlilerine uzun gelir ve “Elaziz” olarak kısaltılır. 1937’de çıkan yasayla bugünkü halini alır.
Hatay isminin isim müellifi bizzat Gazi Mustafa Kemal’dir. Atatürk “Hıtaylar” ismini taşıyan ve
10.yy’da Mançurya ve Çin’in kuzeyini işgal eden yarı göçebe Türk kabilelerinin Anadolu’ya gelmiş
olduklarını düşünüyordu. Bu nedenle Suriye’den ayrılan ve Türkiye’ye katılan bu bölgeye Hatay ismini
vermiştir.
Serhat şehrimiz Kars’ın ismi ise M.Ö 130-127 yılında bu bölgeye yerleşen Bulgar Türklerinin Valentur
boyunun “Karsak” oymağından gelir. Kelime anlamı ise deve veya koyun yününden yapılan elbise
demektir.
Konya’nın hikâyesinde ise başrol bir İsevi azizine aittir. İ.S 47-53 yılları arası Aziz Paul’un burayı
ziyareti şehri önemli bir dinsel merkez olarak konumlandırır. Hristiyanlar şehre “İsa’nın tasviri”
anlamında “İkonyum” adını verirler. Bu isim Abbasiler döneminde Kuniye, Türkler döneminde ise
Konya’ya evrilir.
Bir diğer serhat şehrimiz Van ise Asur kraliçesi Semiramis tarafından kuruldu. Bu nedenle şehre
“Şahmirankent” adı verilmiştir. Şehir Pers hükümranlığı döneminde buraya atanan “Van” adındaki
vali döneminde birçok bayındırlık işleri ile modern bir surete kavuşmuş bu nedenle valinin şehre
yaptığı katkılar nedeniyle günümüzdeki ismine kavuşmuştur.
Ve nihayet Darülhilafe, Makarrı saltanat, Dersaadet, Asitane, İslambol gibi birçok isimle anılan yedi
cihanın gözbebeği İstanbul’un hikâyesine gelelim:
M.Ö 658 yılında Megara kralı Byzas tarafından kurulmuştur. Bu nedenle ilk ismi “Bizantion” olarak
konmuştur. Roma imparatoru Marcus Avrelius döneminde imparatorun manevi babasının adıyla
“Antion” olarak anıldı. Bir başka imparator Konstantin döneminde harap halde olan şehir tekrar imar
faaliyetlerine girişilince şehir imparatorun adını alarak “Konstantinapolis” olarak anıldı. Araplar ise
uzun süre şehre “Konstantiniye” adını verdiler. Türklerin 1453 yılında Fatih döneminde şehri fethi ile
isim hakkı Türklere geçer ve şehir İslam dininin bolca yaşandığı şehir anlamında “İslambol” olarak
anılır ve daha sonraları kademeli olarak bugünkü halini alır.
Ve daha niceleri…
İsimler saklı benliklerdir, kazanılmış karakterler ve yaşayan kaderlerdir adını koydurdukları
kimliklerde. Bu nedenle isimler konulurken bünyesinde bir anlam barındırmalı ve sahipleri bu ağırlığı
taşıyabilmelidirler.
Bu çerçeveden bakıldığı zaman “ismi ile yaşasın” temennisi sadece kuru bir lafız değil aslında büyükçe
bir duadır da.
İsimlerimizin yükünü omuzlarımızda taşıyabilmek dileğiyle.
Sıhhatle kalınız…